Kamulaştırmasız El Atma Davalarında 31/B Şerhi Konulamaz

2942 Sayılı Kamulaştırma Kanunu 31/b Maddesi uyarınca taşınmaz sicillerine ne zaman şerh işleneceği Kamulaştırma Kanununda açıkça belirtilmiştir. Bu şerhin işlenebilmesi için idare tarafından bedel tespit ve tescil davasının açılmış olması gerekir. Zaten bu şerhin amacı kamulaştırma işlemleri sırasında yapılan tebligat, davet veya ilanen tebliğden sonra taşınmaz malın başkasına devir ve ferağ veya temliki yasaklanması yani idarenin muhatap olduğu kişinin değişmemesidir.

İdarenin kamulaştırma işlemlerini başlatmaması nedeniyle taşınmaz maliklerinin yaşadıkları mağduriyetler sonrası açtıkları kamulaştırmasız el atmadan kaynaklı tazminat davalarında 31/b şerhinin taşınmaz siciline işlenmesi mümkün değildir.

Kamulaştırma davası devam ederken 31b şerhinin terkini için dava hakkınız bulunmamaktadır. Ancak kamulaştırmasız el atma davası sırasında taşınmaz siciline 31/b şerhi işlenmesi durumunda dava açılarak şerhin terkini mümkündür.

Kamulaştırmasız el atma davalarında 31/b şerhi konulamayacağına ilişkin ara kararlar şu şekildedir:

Davacı ………….. tarafından davalı TÜRKİYE ELEKTRİK İLETİM ANONİM ŞİRKETİ aleyhine açılan Kamulaştırma (Kamulaştırmasız El Atma Nedeniyle Tazminat) ilişkin davası kapsamında, davalının Mahkememize ibraz ettiği dilekçe ile Kamulaştırma Kanunun m. 31/b düzenlemesi doğrultusunda ihtiyati tedbir şerhi işlenmesi talep edilmiş olup, talebin irdelenmesine geçilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Eldeki dava kamulaştırmasız el atmadan kaynaklanan tazminat davasıdır.
Dava konusu yapılmış olan mal veya hakkın başkasına devredilmesi ile o mal veya hakka bağlı olan dava hakkı da birlikte devredilmiş sayılır. Zira dava hakkı asıl haktan ayrı bir hak değildir bu nedenle yalnız başına başkasına devredilemez (Baki Kuru, İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku, İstanbul, Legal, 2016, s. 568). Taraflardan birinin dava sırasında dava konusunu başkasına devretmesi halinde artık dava konusu üzerinde bir tasarruf yetkisi kalmaz. Dava konusunu devreden tarafın artık o davada taraf sıfatı kalmaz (Kuru, s.g.e., s. 568). Davanın açılmasından sonra, dava konusu davacı tarafından devredilecek olursa, devralmış olan kişi, görülmekte olan davada davacı yerine geçer ve dava kaldığı yerden itibaren devam eder (HMK md. 125/2). Dava sırasında davacının dava konusunu üçüncü kişiye devretmiş olmasına rağmen dava konusunu davacıdan devralmış olan kişi davaya kaldırğı yerden devam etmezse Mahkemenin davacının dava konusunu devretmiş olduğunu öğrenmesi üzerine dava konusunu davacıdan devralmış olan kişiyi meşruhatlı davetiye ile duruşmaya davet etmesi gerekir. Mahkeme dava konusunu devralmış olan kişiye meşruhatlı davetiye göndermeden eski davacı ile davalı arasında davaya devam ederek hüküm veremez (Kuru, Medeni Usul Hukuku, s. 577).
Davacının davası mülkiyet hakkına dayalı olup dava sırasında mülkiyetin el değiştirmesi halinde davacıların taraf sıfatı kalmayacağından davaya devam etme hakları olmayacaktır. HMK’nın 125/2. Maddesi uyarınca davanın açılmasından sonra, dava konusu davacı tarafından devredilecek olursa, devralmış olan kişi, görülmekte olan davada davacı yerine geçer ve dava kaldığı yerden itibaren devam eder. HMK’nın 389/1. Maddesine göre mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. Kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davasında yargılama sırasında taşınmazın el değiştirmesi nedeniyle HMK’nın 125/2. Maddesine göre dava konusunu devralmış olan kişiye meşruhatlı davetiye göndermeden eski davacı ile davalı arasında davaya devam ederek hüküm verilemeyeceğine göre davalı tarafın dava sonucunda tescil/terkin yönünden mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından bahsedilemez. Bu nedenle dava konusu taşınmaza davalı tarafın isteği üzerine ihtiyati tedbir konulmasında hukuki yarar bulunmadığından ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
Nitekim İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi’nin kararı da bu yöndedir: “Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında; dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili davası olup, HMK 125. maddesi gereğince yargılama esnasında taşınmazın devredilmesine engel bir hal bulunmadığı, yeni malikin dilerse davaya devam edebileceği, tedbir kararının davacıların anayasal bir hak olan mülkiyet hakkını sınırlar nitelikte olduğu, yasal koşullar oluşmadan mülkiyet hakkı sınırlanamayacağı, davacının her aşamada davasından vazgeçebileceği veya davadan feragat edebileceği, davalı vekilinin ileri sürdüğü hükümden sonra devir açısından da davanın kabulü halinde mahkemece tescil hükmü kurulacağından tapuya karar özetinin gönderilmesi mevzuat gereği zorunlu olduğu, ayrıca davalı idarenin kamulaştırma kararı alarak tapuya şerh verdirebileceği, bu nedenlerle HMK.nun 389. ve devamı maddelerinde öngörülen telafisi güç bir durum söz konusu olmadığı, mahkemenin tedbir talebinin reddine ilişkin kararın sonuç itibariyle usul ve yasaya uygun olduğu…” (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi, 5. Hukuk Dairesi, 21.06.2017, E: 2017/1567, K: 2017/700).
Ayrıca Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi’nin 2021/1037 Esas, 2021/800 Karar sayılı ve 10/06/2021 tarihli ilamında “(…)davalı idarenin kamulaştırma işlemlerine yasal olarak başladığı ve halen gerçekleştirdiğine dair bir belgenin dosyada mevcut olmadığı ve bu nedenle 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 31/b. maddesinin doğrudan olayımıza uygulanamayacağı, dosya davacısının taşınmazına kamulaştırmasız el atıldığı iddiasındaki kayıt maliki olduğu ve ihtiyati tedbir talebinin kabul edilmesi halinde (dava açmış olması nedeniyle) hukuken mevcut durumlarından dahi olumsuz bir hukuksal konuma geçecekleri, taşınmazın devrine engel getirmenin dava dosyası kapsamına göre davacının mülkiyet hakkına orantısız bir müdahale olacağı, kaldı ki taşınmazın devri halinde ise devreden davacı taraf açısından aktif dava ehliyeti kalmayacağına ve 6100 sayılı HMK md. 125/2 uyarınca yeni malik yasal olarak davacı konumuna geçeceğinden ayrıca karar verilmesinden sonra da 2004 sayılı İİK md. 28 uyarınca hüküm özeti tapu müdürlüğüne gönderileceğine göre davalı idarenin bir zararının da doğmasının mümkün bulunmadığı anlaşılmakla; ilk derece mahkemesince ihtiyati tedbir talebinin reddine dair ara kararın doğru olduğu kabulüyle, davalı kurum vekilinin istinaf kanun yoluna başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği anlaşılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur(…)” ibarelerine yer vermek suretiyle ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi’nin 2021/1942 Esas, 2021/183 Karar sayılı ve 07/12/2021 tarihli ilamında “(…) kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili davası olup, HMK 125.maddesi gereğince yargılama esnasında taşınmazın devredilmesine engel bir hal bulunmadığı, yeni malikin dilerse davaya devam edebileceği, tedbir kararının davacıların anayasal bir hak olan mülkiyet hakkını sınırlar nitelikte olduğu, yasal koşullar oluşmadan mülkiyet hakkı sınırlanamayacağı, davacının her aşamada davasından vazgeçebileceği veya davadan feragat edebileceği, davalı vekilinin ileri sürdüğü hükümden sonra devir açısından da davanın kabulü halinde mahkemece tescil hükmü kurulacağından tapuya karar özetinin gönderilmesi mevzuat gereği zorunlu olduğu, ayrıca davalı idarenin kamulaştırma kararı alarak tapuya şerh verdirebileceği, bu nedenlerle HMK.nun 389. ve devamı maddelerinde öngörülen telafisi güç bir durum söz konusu olmadığı anlaşıldığından mahkemenin tedbir talebinin reddine ilişkin kararı yerinde olduğundan(…)” ibarelerine yer vermek suretiyle ve Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi’nin 2020/1665 Dosya, 2020/1527 Karar sayılı ve 03/12/2020 tarihli ilamında “(…)Kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmazın tescili davalarında Kamulaştırma Kanunu’nun 31/b maddesi gereğince tapu kaydına tedbir niteliğinde şerh konulmakta olup, bu durumda bedel tespiti ve tescil isteyen idarenin hukuki yararı bulunmaktadır. Kamulaştırmasız el atma davalarında ise; her ne kadar bu tür davalarda da sonuçta bedel tespiti ve tahsili ile idare adına tescile karar verilmekte ise de, idare usulünce kamulaştırma işlemi olmaksızın hak sahiplerinin taşınmazlarına haksız bir şekilde el attığı, dolayısıyla taşınmazda mütecaviz olarak bir haksız eylemde bulunduğu için, ileride telafisi güç zarar da olmayacağından, yargılama aşamasında ihtiyati tedbir isteminde bir hukuki yarar bulunmamaktadır(…)” ibarelerine yer vermek suretiyle, kamulaştırmasız el atma davalarında ihtiyati tedbir mahiyetinde olmak üzere Kamulaştırma Kanunu m. 31/b düzenlemesi çerçevesinde şerh koyulamayacağı hususunu belirtmişlerdir.
Tüm bu açıklamalar ve Yüksek Mahkeme içtihatları doğrultusunda davalı tarafın Kamulaştırma Kanunu m. 31/b ihtiyati tedbir taleplerinin reddi cihetine gitmek suretiyle aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
KARAR: (Gerekçesi ayrıntılı açıklandığı üzere)
1-HMK m. 389 ve Kamulaştırma Kanunu m. 31/b düzenlemesindeki şartlar bulunmadığı ve ihtiyati tedbir konulmasında davalı yönünden hukuki yarar olmadığı anlaşılmakla Kamulaştırma Kanunu m. 31/b ve İHTİYATİ TEDBİR TALEBİNİN REDDİNE,
2-İşbu kararın taraflara TEBLİĞİNE,
Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 341/1 ve 394/5. maddeleri uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.04/08/2022

Davacılar ……….. tarafından davalı KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ aleyhine açılan Kamulaştırma (Kamulaştırmasız El Atma Nedeniyle Tazminat) ilişkin davanın mahkememizde yapılan açık duruşması sonunda verilen 13/03/2024 tarihli ara kararı gereğince;
Davalı Karayolları Genel Müdürlüğü Vekilinin ihtiyati tedbir talepli cevap dilekçesi üzerine dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesi ile dava konusu taşınmazın davacı hissesi üzerine tapu sicil kaydında devir ve ferağların önlenmesi için dava sonucunun kesinleşmesine kadar tedbir konulmasını talep etmiştir.
HMK 389 maddesi; “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebi ile bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi halinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir” hükmü ihtiva etmektedir.
İİK 28. Maddesi; “Taşınmaz davalarında davacının lehine hüküm verildiği takdirde mahkeme davacının talebine hacet kalmaksızın hükmün tefhimi ile beraber hulasasını tapu sicili dairesine bildirir.” hükmünü ihtiva etmektedir.
Eldeki dava kamulaştırmasız el atma nedenine dayalı tazminat istemine ilişkindir. Anayasanın 46. Maddesinde devlet ve kamu tüzel kişilerinin kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla özel mülkiyete konu taşınmaz malları kamulaştırabilecekleri öngörülmüş olup, davalı idare bu madde uyarınca kamulaştırma davası açıp, Kamulaştırma Kanunun 7/3 maddesi uyarınca kamulaştırma işlemini tapu kütüğüne şerh ettirebilecek, hatta aynı kanunun 31/1-b maddesine göre taşınmazın devrini engelleyebilecekken anılan davayı açmadığı iddiasına dayalı olarak huzurdaki dava açılmıştır.
Bu halde davalı tarafın taşınmaz üzerine terkin tescil işlemi gerçekleşinceye kadar devir ve ferağın önlenmesine yönelik talebin mülkiyeti devretmeyi engelleyerek doğrudan mülkiyet hakkına müdahale niteliğini taşıyacağı, gerekse de mülkiyetin devrini engellemese bile muhtemel alıcıları uzak tutarak anayasal mülkiyet hakkının sınırlanmasına neden olacak şekilde tapu kütüğüne “tedbir” ve/veya “davalıdır” şerhi işlenmesi yerinde olmayacağı gibi, 6100 sayılı HMK’nun taraf değişikliğine ilişkin 125. Maddesine göre yargılama sınasında taşınmazın devredilmesinin mümkün olduğu ve bu halde anılan madde uyarınca işlem yapılabileceği, yargılama sonucunda mahkemece tescil hükmü kurulması halinde 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 28. Maddesi gereğince tapuya karar özeti gönderilerek anılan madde hükmü uyarınca tapuya şerh verileceği, bu işlemin davalı vekili tarafından istenen korumayı kendiliğinden sağlayacağı, taşınmazın üçüncü kişiye devir edilip, edilmediği hususunun ise yargılama sırasında kolayca tespit edileceği nazara alınarak talebe konu olayda HMK.nun 389. ve devamı maddelerinde öngörülen telafisi güç bir durumun söz konusu olmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin dava konusu taşınmazın tapu kaydına ihtiyati tedbir konulmasına yönelik talebin reddine dair aşağıda yazılı şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı Karayolları Genel Müdürlüğü vekilinin dava konusu taşınmazın tapu kaydı üzerine İhtiyati tedbir konulması talebinin REDDİNE,
2-Ara kararın davalı Karayolları Genel Müdürlüğü vekiline tebliğe çıkarılmasına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, kararın davacı tarafa tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere karar verildi.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Popüler Yazılar